Yükselen Türkiye`yi dinleyen BND

  • Beitrags-Autor:
Alman İstihbarat Servisi BND’nin Türkiye’yi 2009 yılından bu yana Merkel hükümeti talimatı ile dinlediğinin ortaya çıkması, Almanya-Türkiye ilişkisinin sorgulanması gerektiğini gösteriyor. Alman siyasetçiler sözkonusu Türkiye olduğunda iyi niyet ve samimiyet göstermekte zorlanmakta. Türkiye siyaseti Almanya için iç ve dış politika açısından önemli çünki Almanya’da yaşayan üç milyona yakın Türkün anavatanları ile bağları Almanya tarafından çok istenmesede hala çok güçlü.
Alman siyasilerin ve medyanın sadece Türkiye’ye karşı değil, Almanya’da yaşayan Türklere karşı da tutumu sorunlu. Teoride entegrasyon politikası pratikte ise asimilasyon politikası uygulanmakta. Algı basit, ne kadar din ve kimlikten uzak yaşanıyorsa o kadar entegre olunmuş sayılıyor. Bu basit hesap özellikle yeni nesil Türklerin siyastete, medyaya ve kurumlara olan güvenini sarsmakta. Almanya’da yaşayan 3 Milyon Türkün islamiyete, anadiline, kültürel kodlarına bağlı kalma isteğinin sorun olarak görülmesi,4. Nesil Almanya’da yaşayanların dahi kendini yabancı statüsünde hisetmesine yol açmakta.
Güçlü Türkiye Almanya’da yaşayan Türklerin demokrasi beklentilerini ve standartlarını yükseltmekte, çok kültürlü yaşam isteğinin özgüvenle dile getirilmesine yol açmakta, ayrımcılık ve islamofobiye karşı kararlılıkla mücadelede edilmesine olanak sunmakta. Bu sebeple Alman siyasilerinin Erdoğan karşıtı tutumununa karşı, Almanya’da yaşayan Türklerin ezici çoğunlukta sayın Erdoğan’ın ‚Yeni Türkiye Vizyonunu’ desteklemesi şaşırtmamakta.
Cami saldırıları ve İslamofobi
Almanya’da cami saldırılarındaki artış Müslümanları huzursuz etmekte. 2001 ile 2011 yılları arasında ortalama her yıl 22 cami saldırısı (kundaklama) istatistiklere girerken, bu oran 2012 ile 2013 arasında 36’ya çıktı. Son 2 yıl içerisinde 78 cami kundaklandı.
11 ile 19 Ağustos 2014 tarihleri arasında üç cami kundaklandı. İki kundaklama olayı Bielefeld şehrinde yaşanırken, camide Kuran-i Kerim ve dini eserlerin ateşe verilerek yangın çıkarıldığı tespit edildi. Berlin şehrinde ise Mevlana Camii küle döndü.
Cami saldırıları toplumda artan İslam düşmanlığının göstergesi. Medya desteği ile İslam ve Müslümanlara karşı ön yargıların yaygınlaştırılması, kabul edilemez ayrımcı dil kullanılması, bu ayrımcı dilin kamuoyu ve siyasetçiler tarafından eleştirilmemesi durumun vahametini ortaya koymakta. Özellikle antisemit söylemlerde olabildiğince hassas olan Alman kamuoyu, İslamofobik söylem ve eylemler karşısında vurdumduymaz, hatta kayıtsız kalarak uygulanan çifte standardı gözler önüne sermekte. Federal istatistiklere yansıyan bu oranların gerçekte daha fazla olduğu, polislerin her saldırıyı İslamofobik saldırı olarak kayıt altına almadığı ortada.
Leipzig Üniversitesinin yapmış olduğu araştırmaya göre Alman toplumundaki İslam düşmanlığı son yıllarda artış gösterdi. Her üç Almandan biri Müslümanların Almanya’ya göçünün yasaklanması gerektiğini savunmakta. Almanya’da güçlü olan yabancı düşmanlığının yerini İslam düşmanlığının aldığını görmemek imkansız. Alman toplumu kabul edilemez bir şekilde İslam düşmanlığını tolere etmekte. Yabancı düşmanlığına karşı daha hassas davranılırken, yabancıların Müslüman olması tepkilerini törpülemekte, toplumu ve siyasetçileri adeta duyarsızlaştırmakta.
11 Eylül sonrası bilinçli kullanılan ‚İslami Terör’ deyimi Batı’da yaşayan tüm Müslümanların hayatını zorlaştırdı. Batılılar dünyada olan tüm siyasi krizlerin ve sosyal sorunların sebebini İslama bağlamak gibi bir kolaycılığa tevessül ederek, krizlerdeki sorumluluklarını minimize etmekte.
Thüringen Eyalet Parlamentosu NSU-Araştırma Komisyonu Raporu
BND’nin dinleme skandalının kamuoyuna yansımasından sonra Alman siyasetçilerinin yapmış olduğu açıklamalar Almanya-Türkiye ilişkisindeki samimiyeti ortaya koymakta. Türkiye, ABD ve Avrupa Birliğine üye ülkeler ile aynı kategoride değerlendirilemez gibi açıklamalar yapan siyasiler, Nato üyesi olan Türkiye’nin dinlenmesinin zaruri olduğunu açıkladı. Alman yetkililerin, Türkiye hükümetinin Türk STK’lar üzerinden kendi siyasi hedeflerine ulaşmak istediğini vurgulaması, Türk STK’larının çalışmalarının da kuşku ile takip edildiğini gözler önüne sermekte.
Almanya’da yaşayan Türkler bu açıklamalar sonrasında kaçınılmaz olarak şu soruyu soruyor:‘Türkiye’yi yıllardır dinleyen ve Türk STK’ların çalışmalarını yakından takip eden Alman İstihbarat Servisi BND nasıl oluyor da Türkleri öldüren NSU katillerinin faaliyetlerini engelleyemedi, uzun yıllar katilleri bulamadı?’
Türkiye Almanya’da yaşayan Türklerin durumunu dikkatle ve sorgulayarak izlemek zorunda. Yurtdışında en fazla Türk nüfusunun Almanya’da yaşaması, Türkiye’ye tarihi sorumluluk yüklemekte. Türkiye hükümetinin Almanya ve Avrupa’da yaşayan Türklerin sorunlarıyla yakından ilgilenmesi Avrupalı Türklere olan vatandaşlık borcudur.
Almanya’da son 25 yılda Türklere karşı onlarca olay yaşandı. 90’lı yıllardaki Mölln ve Solingen yangınları Türklerin hafızasında güncelliğini korumakta. Bunun üzerine 2000’li yıllardaki NSU Terör örgütünün faaliyetleri eklendi. İbadethanelerin kundaklanması artarak sürmekte. Tüm bu şiddet olaylarına maruz kalan Türklerin acıları ve yaşadığı dramlar Alman yetkililer ve kamuoyu tarafından hak ettiği ilgiyi görememekte.
Eyalet Başbakanı Lieberknecht: ‘Utançla eğiliyorum’
Thüringen Eyalet Başbakanı Christine Lieberknecht 3 yıl süren araştırma sonucunda 1800 sayfalık NSU Araştırma Komisyonu raporunun detaylarını kamuoyu ile paylaştı. Utanarak söylemeliyim ki eyaletimiz, devletimiz, kurumlarımız NSU olayında iflas etmiştir. NSU kurbanlarını ve ailelerini korumayı başaramadık. NSU tarafından öldürülenler ve yakınları karşısında utanç, üzüntü ve af dileyerek eğiliyorumdiyen Lieberknecht NSU Terör örgütünün kurumlar tarafından yıllar boyunca nasıl desteklendiğini gözler önüne serdi. 1800 sayfalık rapora rağmen hala bir çok cevaplandırılamayan soruların olduğunu vurgulayan NSU Araştırma Komisyonu başkanı Dorothea Marx, NSU Terör örgütü üyeleri bizim eyaletin çocukları olarak okullarımızda, gözümüzün önünde büyüdüdedi.
Eğer Alman polis teşkilatı ve istihbarat kurumları çalışmış olsaydı bu cinayetler işlenmeyecekti. Rapora göre Anayasayı Koruma Teşkilatı Nazi-Teröristlerin yakalanmasını sabote etmiş ve Anayasayı Koruma Teşkilatı içinde görev yapan ırkçıları korumuştur. Cinayetler karşısında kurumlar ilgisiz davranmış ve gerçeklerin ortaya çıkmasını bilinçli engellemiştir.
Bu rapor sonuçları Almanya’da yaşayan Türklerin sorularını cevaplandırmaktan ziyade, soru işaretlerinin artmasına yol açtı. Anayasayı Koruma Teşkilatı, Polis teşkilatı ve savcıların cinayetlerin aydınlatılmasını engellediği, hatta cinayetlerin işlenmesini kolaylaştıran şartların oluşturulduğu açık. 2000 ile 2007 yılları arasında cinayetleri işleyen Irkçı teröristlerin Almanya gibi istihbarat ülkesinde 2011 yılında ortaya çıkması veiki teröristin ölü bulunması, Türklerin yürütülen hukuki sürece olan güveni derinden sarstı. Önümüzdeki süreçte Alman siyasileri ve medya mensuplarının Türklere karşı tutumu değişmediği müddetçe Alman kurumlarına olan güvenin kolay kolay temin edilemeyeceği aşikar.
NSU Araştırma Komisyonunun 3 yıl emek vererek oluşturduğu 1800 sayfalık raporun hazırlanmasında emeği geçen tüm Milletvekillerine ve Eyalet Başbakanına teşekkür etmek gerekiyor. Her şeye rağmen bu ülkede vicdanlı, ırkçılığa karşı samimiyetle mücadele eden siyasetçilerin olduğunu görmek Almanyalı Türkleri umutlandırmakta.

http://www.gazetesiz.com/makaleler/asiye-bilgin/yukselen-turkiyeyi-dinleyen-bnd-123186.html

Schreibe einen Kommentar