Yeni AB-Komisyonu ve Türkiye’nin önündeki 5 yıl

  • Beitrags-Autor:
28 AB ülkesini temsilen her ülkeden bir siyasetçinin Komisyonda görev aldığı AB Komisyonu 1 Kasım 2014 tarihi itibarıyla resmi göreve başladı. Yeni AB Komisyon başkanı Jean-Claude Juncker’in ilk faaliyeti 33.000 AB Komisyonu çalışanına elektronik mesaj atmak oldu. ‘Komisyonun 28 üyesi sizlerle çalışmaktan mutlu olacak’ diyen Juncker mesajının devamında 500 milyon Avrupa Birliği ülke vatandaşının refahı için çalışacaklarını vurguluyor. Juncker`in söylemlerine bakılırsa AB’ye yeni vizyon kazandırmakta kararlı olduğu gözlemlenmekte. Ne kadar başarılı olacağı 5 yılın sonunda takdir edilecek.

 

Komisyonun yoğun gündemi


Avrupa Birliği içerisindeki ekonomik ve siyasi krizler, ABD-AB arasında Temmuz 2013’den bu yana görüşmelerin yapıldığı Translatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) anlaşması gibi birçok önemli konu Komisyonun gündeminde olacak. Ekonomik durağanlık ve AB vatandaşlarının yaşam kalitesini etkileyen yüksek işsizlik oranları acil çözüm bulunması gereken konular. Juncker’in en önemli ve iddialı projesi ise 300 milyar Avro değerindeki yatırım programı. Juncker bu yatırım paketi sayesinde Avrupa Birliğini ekonomik durağanlıktan çıkarmak istiyor ve AB içerisinde ekonomik iyimserliğin yayılmasını hedefliyor. Büyüme, Yatırım ve Rekabetten sorumlu Komisyon Başkan Yardımcısı Finlandiyalı Jyrki Katainen çalışmalarını AB’nin orta ve uzun vadeli ekonomik istikrarını ve büyümesini hedefleyen bu yatırım paketi üzerinde yoğunlaştıracak. 

Türkiye’nin AB stratejisi

Önümüzdeki 5 yıl AB’de genişleme olmayacağını AB’li yetkililer defaatle dile getirdi. Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan’ın Fransa ziyaretinde Türkiye’nin AB müzakere sürecini kararlılıkla devam ettirileceğini vurgulaması AB ülkelerine yöneltilmiş önemli bir sinyal. Her ne kadar Komşuluk Politikası ve Genişlemeden Sorumlu Avusturyalı Johannes Hahn, Juncker’in önümüzdeki 5 yıl AB’nin genişlemesi söz konusu olmayacak söylemine göre hareket edecek olsa da, Türkiye için 5 yıl yapıcı bir çalışma ve müzakere süreci geçirmek önemli olacak. Sonuçtan çok sürecin nasıl ilerlediğinin ağırlık kazandığı bir döneme şahit olacağız. Yeni başlıkların müzakereye açılması hem Türkiye, hem de AB ülkeleri açısından samimiyet göstergesi olacak.

AB Bakanı ve Başmüzakereci, Büyükelçi Volkan Bozkır’ın göreve geldiği günden bu yana yürüttüğü dışa açık, yoğun iletişim stratejisi Türkiye’nin samimiyetini ve kararlılığını yansıtıyor. Türkiye’nin AB müzakere süreci hem Avrupa Birliği ülke vatandaşlarının hem de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının desteği olmaksızın ilerlemesi zor. Diplomatik gayretlerin yanı sıra, medya, sivil toplum, düşünce kuruluşları ve toplumun önde gelenlerinin Türkiye’nin AB vizyonuna sahip çıkması, bu vizyonu geleceğe taşıyıp topluma doğru anlatması büyük önem taşıyor. AB’nin içine kapanma sürecini ülke olarak fırsata dönüştürmek elimizde. İç reformları ve ekonomik istikrarı sürdürerek AB bütünleşmesinin win-win stratejisi olduğunu orta ve uzun vadede gösterebiliriz.

 

İngiltere’nin geleceği, AB’nin geleceği

AB içerisindeki sorunlar yakından irdelendiğinde, Komisyonu’nun gündeminde genişleme olmaması normal karşılanabilir. Fransa, İtalya gibi büyük AB ülkelerinin yaratabileceği ekonomik kriz endişesi yanı sıra ayrılıkçı seslerin de yükselmesi AB içerisindeki atmosferi zorlaştırıyor. Son aylarda İngiltere’nin Avrupa Birliğine olan eleştirel bakışı, ülkelerde AB karşıtı partilerin yükselen oy oranları AB içerisinde yeni bir heyecanın ortaya çıkarılması gerektiğinin kanıtı. Son yıllarda AB ülke vatandaşları birliğin içerisinde olmanın onlara ne gibi avantaj ve somut çıkar sağladığını tam anlamıyor. Ekonomik krizin AB içerisinde yaratmış olduğu  negatif algı, ekonomisi güçlü ülkelerin krizde olan ülkelere yardım etmekten başka işe yaramadığı yönünde. Brüksel’de siyaset yapan politikacıların bu algının oluşmasındaki rolü büyük. AB’de alınan kararların kendi ülkelerinde vatandaşın hayatına nasıl bir kazanım sağladığını anlatmayı ihmal ediyorlar.

Başbakan Cameron’un AB karşıtı UKİP karşısında seçimleri kaybetme riski ile karşı karşıya olması, AB politikasında elini zayıflatıyor. İngiltere’nin AB’den kopuşu birlik içerisinde domino hareketi oluşturabileceği için kötü senaryo olarak gündemi meşgul ediyor. Siyasi endişelerin üzerine bir de AB Komisyonunun İngiltere’den 1 Aralık tarihinde kadar talep ettiği 2,1 milyar Avro eklenince, AB-İngiltere krizi yeni bir boyut kazanmış oldu.

AB üye ülkelerden Gayri Safi Milli Hasılası (GSMH) oranında üyelik ücreti alıyor. İngiltere ekonomisinin 1995 yılından bu yana tahminlerden daha çok büyümesinin oluşturduğu 2,1 milyar Avroluk ek ödeme İngiltere Başbakanını adeta çileden çıkardı. ‘İyi ekonomimiz için cezalandırılıyoruz, ödeme yapmayacağız’ diyen Cameron’a ülkesinde her siyasi kanattan destek geldi. Cameron, AB Komisyonunun İngiltere’ye çıkarmış olduğu hesabının yanlış ve haksız olduğunda ısrarcı.

İngiltere Başbakanının AB ülke vatandaşlarının serbest dolaşım hakkını engelleme olasılığını ima etmesi üzerine Almanya Şansölyesi Angela Merkel tarafından beklenmedik bir çıkış geldi. Merkel’in, AB’nin en büyük kazanımının serbest dolaşım hakkı olduğunu, İngiltere buna kısıtlama getirdiği takdirde AB üyesi kalması yönündeki çabanın bırakılabileceğini vurgulaması hem AB içerisinde, hem de İngiltere’de deprem etkisi yarattı. Avrupa Birliği’nin taşıyıcısı ülkeler arasında çıkan anlaşmazlıklar ve farklı ulusal çıkarlar AB’yi zor bir sürecin beklediğinin göstergesi.

Avrupa’nın son şansı


İç tartışmalar göz önünde bulundurulduğunda Juncker’in yeni AB Komisyonunu ‘Avrupa’nın son şansı’ olarak nitelendirmesi çokta haksız sayılmaz. Avrupa Birliği, AB halklarının bu projeyi değerler ve barış birliği olarak görmesi, sahiplenmesi ve desteklemesiyle ortaya çıktı. Eğer ülkelerde yükselen AB karşıtı trend engellenemez ise hem AB parlamentosu içerisinde, hem de ulusal parlamentolarda birliğin ayakta durabilmesi için gerekli reformların önü kesilebilir.
Juncker ve ekibi ajandasındaki gündem konulara çözüm üretirken, aynı anda AB ülkelerinde halklarının güven ve desteğini arttırmak için PR çalışması yapması da gerekecek. Önümüzdeki süreçte Juncker de AB İletişim Stratejisi ile kamuoyu önüne çıkarsa şaşırmayalım. Bu 5 yıl AB projesinin daha yoğun sorgulandığı bir dönem olacağa benziyor.

Schreibe einen Kommentar