Kadın erkek eşitliği üzerinden algı operasyonu

  • Beitrags-Autor:
You are currently viewing Kadın erkek eşitliği üzerinden algı operasyonu
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın I. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi’nde yapmış olduğu konuşma dış ve iç basında geniş yer buldu. Sayın Cumhurbaşkanı’nın ‘kadın ile erkek fıtraten eşit değildir’ sözleri çarpıtılarak evrensel kadın haklarını ret ettiği algısı oluşturuldu.
Dış basın uzun zamandır Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şahsına yönelik algı operasyonu yapıyor. Bunu yaparken Türkiye’deki muhalif güçlerden destek almayı ihmal etmiyor. Kısa süre önce Almanya’da yaşanan karikatür krizi ‘Erdoğanfobik’ yaklaşımı gözler önüne serdi. Gün geçmiyor ki Sayın Cumhurbaşkanı hakkında bir haber yapılmış olmasın. 
Türkiye Cumhurbaşkanının dış basında en az Obama ve Putin kadar gündeme gelmesi ona atfedilen önemin yansıması. Her ne kadar yazılanlar iyi niyetli ve doğru olmasa da, Türkiye’nin aldığı her karar ve attığı her adım dış basın tarafından yakından takip ediliyor. AK Parti iktidarı öncesi Batı’da üçüncü dünya ülkesi muamelesi gören Türkiye’nin bugün gündem belirleyen ilk 5 ülkenin içerisinde yer alması gurur kaynağı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylemlerinin dış basında uzun zamandır çarpıtılarak verilmesi güçlü Türkiye’ye karşı yürütülen algı operasyonun bir parçası.
Alkol düzenlemesi yasasında veya kürtaj düzenlemesinde olduğu gibi kadın erkek eşitliğinde de Sayın Cumhurbaşkanının söylemleri tamamen çarpıtılarak ve bağlamından kopartılarak verildi. Washington Post, BBC, The Guardian, Der Spiegel, Süddeutsche Zeitung, İndependent gibi uluslararası yayın kuruluşları yapılan konuşmayı ‘Erdoğan kadın erkek eşitliğine karşı’ başlığı ile verdi. Özellikle Batı yayın kuruluşları Erdoğan karşıtlığını o kadar abartır oldu ki, taraflı yayın yapmanın ötesinde yalan haber yapılır oldu. 

Cumhurbaşkanlığı Sarayının dış basına yansıması ve manşetleri meşgul etmesi aynı algı operasyonunun bir parçası. Der Spiegel Papa Francesco’nun Türkiye ziyaretini ‘Fakirlerin Papa’sı Erdoğan’ın Sarayında’ başlığı ile vermesi aynı algı operasyonunun dışa vurumu. Yüzlerce Milyar Avro yıllık bütçesi olan, harcamaları ve hükmettiği mal varlığı şeffaf olmayan Papa dış basında fakirlerin Papası olarak yansıtılırken, Türkiye Cumhurbaşkanı para ve lüks meraklısı olarak yansıtılıyor. Yapılanlar gizli değil, olabildiğine şeffaf ve fütursuzca yürütülen bir algı operasyonu.
 

Batı’nın Erdoğan fobisi

 
Türkiye hem İslam dünyası, hem de Batılı ülkeler için vazgeçilmeyecek stratejik öneme sahip bir ülke. Demokrasi ile İslamın birbiriyle çatışmadığını, tam aksine çoğunluğu Müslüman toplumların da barış ve çok kültürlülük olgusu ile beraber yaşayabileceğini pratikte gösteren tek ülke. AK Parti döneminde sayın Erdoğan’ın dirayetli, ferasetli ve cesur siyaset anlayışı devlet tarafından yok sayılan toplum kesimlerini sisteme başarı ile entegre etti. Batı bu gerçeği inatla görmezden geliyor. Batılı toplumlar manipüle edilirken Cumhurbaşkanı Erdoğan üzerinden Türkiye ve İslam karşıtlığı büyütülüyor.
Batı’da artan İslamofobi’nin toplumsal yansımaları en çok batılı Müslüman kadınları etkiliyor. Batı’da İslam eleştirisi iki olgu üzerinden besleniyor, terör ve kadın. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın DAEŞ teröristlerini desteklediği iddialarının dış basında geniş yer bulması bu durumun yansıması. Resmi açıklamalar bu iddiaları çürütse de, bu mesnetsiz iddia bilinçli taze tutuluyor.
Günlerdir Sayın Cumhurbaşkanının kadın-erkek eşitliğine karşı olduğu iddiaları gündemi meşgul ediyor. Yapılan haberler ile Müslüman kadının özgür ve eşit olmadığı, erkek baskısı altında yaşadığı algısı batı toplumunun hafızasına kazınıyor. 11 Eylül sonrası Müslüman kadınlara karşı artan ayrımcılık bu tarz haberler ile besleniyor. Dış basın, Müslüman kadınların batıdaki sorunlarını görmezden gelirken ve Müslüman kadınların hak ve adalet arayışlarını hiçe sayarken bu tarz haberler ile gerçekleri saptırıyor.
Sayın Cumhurbaşkanının İstanbul’da yaptığı konuşmayı dış basına tercüme edenler nedense ‘kadının adalet karşısındaki eşitliği aslolandır’ cümlesini tercüme etmeyi unutmuş. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşması Türkiyeli kadınlar için devrim niteliğindeydi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kadınlara yaptığı tek ayrımcılık pozitif ayrımcılık olmuştur. Türkiyeli kadınlar, siyasi, sosyal ve ekonomik katılım konusunda Cumhurbaşkanı gibi güçlü bir destekçiye sahip olmasaydı 13 yıl içerisinde bunca yol kat edilemezdi.
 

AK Parti döneminde kadın hakları


Cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllardan bu yana Türkiyeli kadınlar hukuki olarak önemli kazanımlar elde etti. 1926 yılında Türk Medeni Kanununun kabul edilmesi tarihi adımlardan biriydi. 1934 yılında kadınlara seçme ve seçilme hakkı verildikten sadece bir yıl sonra TBMM’ne 18 kadın milletvekili girdi. İtalya ve Belçika’da kadınların seçme ve seçilme hakkını 1946 yılında, İsviçre’de ise 1971 yılında elde ettiği gerçeği göz önünde tutulduğunda, Türkiyeli kadınların siyasi ve sosyal hayata katılımının çok daha önceleri hukuki olarak mümkün kılındığını görmekteyiz.
 
Yakın tarihte gelişen siyasi ve toplumsal olaylar dezavantajlı grupların sorunları ile ilgilenilebilecek bir ortama izin vermeyerek kadını sosyal ve siyasi hayatın dışına itti. AK Parti dönemi ile dezavantajlı gruplara yönelik siyaset geliştirildi ve sorunları gündeme getirildi. Engelli vatandaşların, çocukların, kadınların hakları güvence altına alındı ve evrensel standarda kavuşturuldu. Tabi ki kadının toplumsal hayatta sorunları var ve olmaya devam edecek. Benzer sorunları batı toplumundaki kadınlar da yaşamakta.
AK Parti hükumetiyle birçok ilk yaşayan Türkiye kadın hakları ve kadın temsili noktasında da ilkler yaşadı. 2003 yılında aile mahkemeleri kuruldu. Aynı yıl içerisinde kadınların korunması adına iş hukukuna cinsel taciz suç olarak girdi. Cumhuriyet tarihinde ilk defa parlamentoda kadın-erkek eşitlik komisyonu kuruldu. Kadın-erkek eşitliği ilkesi 2004 yılında Anayasa’da güvence altına alındı. Böylece devlet kadın-erkek eşitliğinin her alanda uygulanmasının takipçisi ve garantörü oldu.
Kadın ve çocuklara uygulanan şiddeti engellemek için tarihi adımlar atıldı. Hukuki düzenlemeler yanı sıra şiddet vakıaları ile karşılaşan polis, hakim ve savcılar eğitildi, sağlık merkezlerinde uzmanlar istihdam edildi. Şiddet gören çocuk ve kadınların 24 saat ulaşabilecekleri ‘Alo 183’ hattı kuruldu. 2003 yılında iş hukuku reformu ile ‘eşit işe eşit ücret’ ilkesi yasalaştırıldı. Birçok batı ülkesinde kadın ve erkek aynı işe farklı ücret alırken, Türkiye 2003 yılında kadın-erkek eşitliğini iş hukukunda kanunlaştırdı.
AK Parti hükumeti 2008 yılından bu yana genç istihdamı ve kadın istihdamını arttırma adına işverenlere teşvikler sunuyor. İş yerinde psikolojik tacizi (mobbing) engellemek adına 19 Mayıs 2011 yılında zamanın Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla genelge yayınlandı. 13 yıllık AK Parti iktidarında şiddetin her türlüsüne sıfır tolerans politikası izlendi.
‘Haydi, Kızlar Okula’ kampanyası ile 3 milyon kız çocuğu ve anneye eğitim desteği sunuldu, okuma yazma öğretildi. ‘Anne, Baba Çocuk Eğitim Projesi’ sayesinde Türkiye çapında aileler bilinçlendirildi. Kız ve erkek çocuklarına sunulan finansal destek ile ailelerin çocuklarını okula göndermesi teşvik edildi.
Kadının siyasette temsili adına tarihi adımlar atıldı. Cumhuriyet tarihinin en fazla kadın milletvekili AK Parti döneminde TBMM’ne girdi. Bunun yanı sıra TBMM’nde ve Üniversitelerde başörtü yasağının kaldırılması, TBMM’nde kadınlara etek giyme zorunluluğunun kaldırılması gibi birçok özgürlükçü uygulamaya gidildi.
Şüphesiz kadın-erkek eşitliği yüzde yüz sağlanmış, kadına ve çocuklara karşı şiddet sıfırlanmış değil. Türkiye kadınları evrensel kadın ve çocuk hakları standardına sahip bir ülkede yaşamalarına rağmen kendilerini şiddet ve ayrımcılıktan koruyamıyor. Sosyal Politikalar Bakanlığı ve siyasi partilerin çalışmaları yanı sıra sivil toplum ve medyanın tutumu yapılan çalışmalardaki başarı oranını destekleyecek ve arttıracaktır.
13 yıl içerisinde yapılanlara bakıldığında Türkiye kadınlarının özgür ve eşit haklara sahip birey olma yolunda en büyük desteği Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından gördüğü aşikar. Türkiye’ye yabancı olan ve millete yabancı kalanların bu gerçeği göremiyor olması doğal. Önemli olan bizim ne görüp yaşadığımız. 

Schreibe einen Kommentar