Büyük oyun sonrası Türkiye

  • Beitrags-Autor:
Türkiye’de uzun süredir yaşanan siyasi gerginlik apolitik olanların dahi gündemini meşgul etmekte. Türkiye’nin olağan dışı bir süreçten geçtiği tartışmasız. 30 Mart akşamı açıklanan sonuçlardan sadece Türkiye’de yaşayanlar etkilenmeyecek, sonuçların aynı zamanda bölgesel ve uluslararası etkileri olacak.
Gezi olayları, 17 Aralık operasyonu ve cemaatin içerisinde olan kişilerin örgütsel faaliyetlerinin deşifre olması Türkiye siyasetini ve toplumsal dinamikleri derinden etkiledi. Batı medyası süreci yakından takip ederken yalan yanlış manipülatif bilgi akışını cemaate yakın medya kuruluşları üzerinden yapmakta.
Başbakan Erdoğan’ın eleştirilmesi, diktatörleşen bir lider resminin çizilmesi uzun zamandır sürdürülen itibar zedeleme kampanyasının parçası. Güçlü Türkiye’nin garantörü olarak görünen Başbakan Erdoğan’ın uluslararası camiada üzerinin çizilmiş olması ve artık Erdoğansız Türkiye hayallerinin kurulmaya başlanmış olduğu açıkça görülmekte.
Uluslararası kamuoyunda bu resmin belirginleşmesi 17 Aralık sürecinden sonra gerçekleşti. Türkiye’nin yeni siyasi aktörü olarak gündeme oturan Fethullah Gülen, Başbakan Erdoğan’ın baş düşmanı olarak lanse edilmeye başlandı. Bunu yazan yabancı basın mensuplarının dayanağı ise Fethullah Gülen ve medyasının uyguladığı yayın politikası. İftira ve karalama üzerine kurulmuş sosyal medya ve konvansiyonel medya yayınları, paylaşılanların yasal olup olmadığına bakılmaksızın, yayınlanması kirli oyunu deşifre etmekte.
Fethullah Gülen’in kendine biat eden haberciler ve akademisyenler üzerinden adeta siyasi ve dini otorite olarak Türkiye’nin kaderini belirleyeceği izleniminin uyandırılması, batılı medya mensuplarının oldukça dikkatini çekmekte.
İlkelerin ayaklar altına alındığı, demokratik değerler hiçe sayılarak, Millet iradesi dışında kalan her yolun mübah sayıldığı bir süreç yaşamaktayız. Ak Parti’nin oylarını eritmek için her yol denenmekte. Başbakan Erdoğan’ın attığı her adım, söylediği her söz abartılarak ve saptırılarak kamuoyuna servis edilmekte. Aşırı soldan aşırı sağa kadar geniş bir yelpazede iş birliğine giden cemaatin Başbakana karşı oluşturduğu muhalif kitlenin sandıklara yansımasının nasıl olacağını 30 Mart günü göreceğiz.
CHP ve MHP gibi Ak Partinin siyasi rakibi olan partilerin cemaat medyası üzerinden yürütülen kampanyaya tevessül etmesi çaresizliğin ve kirli ittifakın göstergesi. Başbakan ve ailesi hakkındaki iddialar siyaseti çoktan aştı. Özel hayatla ilgili detayların kamuoyuna servis edilmesiyle birlikte tapelerin millet üzerindeki etkisi de git gide anlamını yitirmeye başladı.
Muhalif işbirlikçi kitlenin gözden kaçırdığı bir husus var. İddialar bu kadar geniş yelpazede olunca doğal olarak neyin doğru, neyin yalan olduğu da birbirine karışmış oluyor. Toplumun bir kesimi iddiaların hepsini ret ederken, bazıları da hepsine inanıyor. Topluma adeta algı savaşı yaşatılmakta.
Ak Parti bu çirkin iddialardan darbe alacak mı 30 Mart seçimleri gösterecek. Meydanların nabzı ölçülürse bu olayları kurgulayan kesimin istediğinin tam aksi etki oluşacak. Seçmen, video ve ses kayıtları ile siyasetin şekillendirilmesine izin vermeyecektir. ABD’nin bir eyaletinden Türkiye’yi yönetmeye kalkıp, kime hesap verdikleri ve kim için çalıştıkları belli olmayan bir gücün millet tarafından cezalandırılmayacağını düşünmek naif olur.
30 Mart seçim sonuçları büyük bir kumpasın toplum nezdinde deşifre olduğunun kanıtı olacak. Erdoğan iktidarına 27 Nisan e-Muhtırası, 367 kararı, parti kapatma davası, cumhuriyet mitingleri gibi son 11 yılda birçok hukuki ve askeri darbe girişiminde bulunuldu. Nihayetinde gezi olayları akabinde 17 Aralık operasyonu ile siyaset dışı müdahaleler zirve yaptı.
Bazen şer gibi gözükende de hayır vardır. Bu inançla bakıldığında, Türkiye’nin içerisine girdiği siyasi darboğazın da hayırlara vesile olacağı inancım tam. Bu olaylar olmasaydı, devlet kurumları içerisindeki hukuk dışı bu yapılanma deşifre olmayacaktı mesela. Ayrıca din adamlarının şahsiyetlerine olan saygı ve sevginin nasıl suistimal edilebileceğini de göremeyecektik.
Milletin sandığa, demokrasiye ve geleceğine sahip çıktığı bir seçim yaşayacağız. 30 Mart ve sonrası Türkiye için farklı bir dönemin başlangıcı olacak.

Schreibe einen Kommentar